top of page

#3 Işığa Giden Yol ve Hayal

  • Yazarın fotoğrafı: Urala
    Urala
  • 14 Mar
  • 5 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 26 Mar


Sözlerin Ötesinde

Işığa Giden Yol seminerine geldiğimde içeriği ile ilgili bir fikrim yoktu. Rokocum anlatırken olabildiğince minimum seviyede bilgi vermişti. ‘Kendini keşfedeceğin bir seminer’ demişti o kadar. Bu noktada Roko’ya olan sonsuz güvenimle hiç düşünmeden tamam dedim. Semineri bitirdikten sonra anladım ki zaten ne olacağını anlatmak pek de mümkün değilmiş. 


Hayatta bazı deneyimler var ki kelimelere dökmek maalesef mümkün olmuyor. Düşünün ki muazzam bir gün batımı seyrediyorsunuz, güneş tüm ihtişamı ile kendini gösteriyor. Sizi Tanrı’ya yaklaştıran hatta belki birleştiren bir gün batımı. Hemen fotoğrafını çekmek istiyorsunuz. Öyle güzel ki, bu güzelliği sevdiklerinizle paylaşmak istiyorsunuz. Ancak sonra fotoğrafını görüyorsunuz ki asla gerçeği gibi değil. Hangi açıdan hangi ışıkla hangi kamera ile çekersek çekelim, hiçbir fotoğraf gerçek bir gün batımının büyülü güzelliğinin hakkını veremiyor. En güzel fotoğraf bile gerçeğinin ucuz sahte bir versiyonu olmaktan öteye geçemiyor malesef. 


Semineri bitirince anladım ki, bu semineri kelimeler ile anlatmak mümkün değil. Tüm sözler, deneyimin ucuz bir versiyonu olarak kalacak ve değerine haksızlık edecek. O zaman anladım Roko’nun bazen neden pek de bir şey demediğini. Bazı güzellikler ve deneyimler karşısında ne diyebilir ki insan. Bir şey demek de istemez. Bu seminer de öyle bir deneyim. Nasıl anlatırsam anlatayım anlamsız kalacak. Bu nedenle semineri anlatmaya çalışarak ona haksızlık etmeyeceğim. Ancak bu seminerle birlikte nasıl hayalimi ve hayat amacımı keşfettiğimi, bu deneyimin hayatımda açtığı yolu sizinle paylaşacağım. 



Dünya Üzerindeki Cennet

Seminer sırasında bir gün Roko ve Irma bizi meditasyon ile hayalimizdeki en mutlu yere götürdü. Meditasyona girmemle birlikte kalbimden çıkan pembe bir ışığı takip ederek orman içerisinde minik bir köye geldim. Kocaman bir orman içerisinde, yemyeşil ağaçların arasında yaklaşık yirmi tane ahşap ev dağınık bir şekilde yerleşmişti. Bu yerleşim yerinin tam ortasında küçük bir köy meydanı vardı. Meydanın tam ortasında kocaman bir ateş yanıyordu. Tepeden okyanusu görebiliyorduk. Köyde en sevdiklerimle birlikte yaşıyorduk. Bu akşam ise hep birlikte ateşin etrafında dans ediyorduk. Herkes tamamen özgürce, çılgınca ve mutluluk içerisinde ateş etrafında dönerek dans ediyordu. Tam bu sırada gökyüzünde kuşlar üzerimizde uçarak dönmeye başladılar, köyün köpekleri etrafımızda koşuyorlardı, ormandaki tüm hayvanlar bizimle dans ediyordu. Hep hayalini kurduğum komün ile birlikte tüm doğa ve canlılarla barış içerisinde yalın bir hayat yaşıyorduk. 


Ekip biçiyor, kendi yiyeceğimizi yetiştiriyor, oldukça yavaş, sakin, huzur dolu, ancak bir o kadar neşeli ve eğlenceli bir yaşam sürüyorduk. Cuma akşamları ise parti gecemizdi. Ateş etrafında yorulana kadar dans ediyorduk. Bu geceler ateşe, hayata, dünyaya, doğa anaya minnetlerimizi sunduğumuz, dünya üzerinde yarattığımız bu cenneti dans ederek, şarkı söyleyerek kutladığımız büyülü bir geceydi. Köyümüz sihirli bir köydü. Hepimizin farklı yetenekleri vardı: hayvanlarla, bitkilerle, ağaçlarla konuşabiliyorduk. Bu parti gecemizi hep birlikte ateş üzerinden atlayarak bitirdik ve sonrasında koşarak okyanusa indik. Gökyüzü parıl parıl yıldızlarla kaplıydı. Su durgun ve yumuşacıktı. Hep birlikte gece suya girerek mutluluk, neşe ve minnet içerisinde yüzdük. Sonra ise uyumak üzere evlerimize dağıldık.


Meditasyon sırasında içimden hep ‘dünya üzerinde cennet’ ifadesi geldi. Burası dünya üzerinde minik bir cennetti ve cennetin bu dünyada varolabileceğinin bir kanıtı idi. Tüm dünyaya başka türlü yaşamanın, çalışmanın, birlikte sevgi ve huzur içinde varolmanın mümkün olduğunu gösterdiğimiz bir yerdi. Tam bu sırada Roko ve Irma bizi meditasyondan çıkararak geri getirdi. Gözlerimi açtığımda bu yerin ve bu yerde hissettiğim varoluş halinin hayalim olduğunu biliyordum. Sihirli ve şifalı bir köydü burası. Hem kendimizi, hem birbirimizi şifalandırdığımız, hem de ihtiyacı olan herkesin şifalanmak için ziyaret ederek kalabileceği sevgi, nezaket, iyilik ve şefkatin hüküm sürdüğü bir yerdi. İçimizde hali hazırda varolan cenneti dünyada yarattığımız bir yer. 


Hayal Yolculuğu

Böyle anlatınca ne kadar imkansız geliyor kulağa. Hayallerin imkansız olduğuna ne kadar inandırmışız kendimizi. Hatta bazen imkansız bir şeyi anlatmak için ‘hayal işte’ diyoruz. Sanki hayaller gerçek olamazmış gibi. Hatta ne deriz: ‘hayaldi gerçek oldu’. Sanki hayalken gerçek değilmiş gibi. Ben bunu kabul etmiyorum. Hayaller gerçektir. Hatta Tanrılar Okulu kitabının ifade ettiği gibi ‘tek gerçek olan şey hayaldir’.


Meditasyondan gözümü açtığımda bu köy hayalimin gerçek olduğunu kalbimde biliyordum. Sanki çoktan gerçekleşmiş de orada bir yerde beni bekliyordu. Gelecekten bir kareydi gördüğüm. Şimdi ise geriye kalan tek şey bu hayalin, yolda olmanın, yoldaki her anın keyfini çıkarmaktı. Önümde sihirli bir yol vardı. Ben bu yol için çok heyecanlıydım. Böylece anladım ki hayal dediğimiz şey sadece varılacak bir yer değil. Hayal yol ile bir bütün. Yolun kendisi hayal. Çoğumuz hayallerimizi hep varılacak bir yer olarak düşünerek yanılıyoruz. Yol hayale gitmez, yol hayalin kendisidir. Varış noktamızı düşünerek yolumuzu belirliyoruz ancak bence hata yapıyoruz. Varacağın yer güzel diye seçmezsin yolunu, varacağın yere giden yolun kendisi güzel diye seçersin. Yolda geçirdiğin her an en az vardığın an kadar güzeldir, güzel olmalıdır. Mutlaka zorlukları olacaktır ama zorken de güzeldir. Zorken de güzelse vazgeçmezsin. İşte o zaman hayaller her gün ve her an gerçek olur. Hayalin tam da bu an gerçektir. O zaman varıp varamayacağınla, ne zaman varacağınla da ilgilenmezsin. Eğer her gün zaten hayalini yaşıyorsan neden ilgilenesin ki. Varış noktası aslında sadece yola hizmet etmek için vardır. Gelecek bu an’ın bir hizmetkarıdır. Hayalini yaşadığın yolda, yolda kalırsın. Yolda kalırsan varırsın da. Varmak için yolda kalmazsın, yolu sevdiğin için yoldasındır ama yolda kaldığın için muhakkak varacaksındır da. 


Hayat Amacı

Bunun yanı sıra meditasyonda gördüğüm hayalin özünün köyün imgesinin ötesinde olduğuna inanıyorum. Hayal köyün ruhu ile ilgili idi. Köyün ruhu ise sevgi, nezaket, iyilik, şefkat, birliktelik ve neşeden oluşuyordu. Anladım ki sevgiyi, şefkati, neşeyi seçtiğim ve bunları çevremdekilerle paylaştığım her an zaten bu hayalin içerisinde yaşıyorum. Böylece hayalimle birlikte hayat amacımı da keşfetmiş oldum: Nerede olursam olayım sevgiyi, iyiliği, şefkati, neşeyi ve birlik bilincini çevremdekilerle paylaşarak çoğaltmak. Bu kadar yalın ve basit. Büyük sözlere, dolu dolu özgeçmişlere, hedef odaklı başarılara gerek yok hayat amacı için. Her daim sevmek, sevgiyi paylaşmak, minik bir çocuk neşesinde kalarak neşeyi paylaşabilmek olabilecek en güzel hayat amacı benim için. Dolayısıyla bu seminer bana çok kıymetli bir hediye verdi. Bu seminer bana hayalimi ve hayat amacımı verdi. Daha da güzeli bu seminer bana hayalimi ve hayat amacımı bugün ve her gün, her an yaşayabileceğimi hatırlattı. 


Bir arkadaşımın sosyal medyada paylaştığı, yazarı belli olmayan çok güzel bir yazıyı sizinle paylaşmak isterim:


Tanrı’ya ‘benim bu hayattaki amacım ne?’ diye sordum.

Tanrı: ‘Ya sana bugün o küçük çocuğu teselli etmek için onunla konuştuğun 1 saatte hayat amacını gerçekleştirdiğini söylesem? Ya da restorantta yan masadaki yeni evli çiftin akşam yemeğini ödeyerek gerçekleştirdiğini? Ya da trafikteki köpeği kurtardığında? Ya da yaşlı babanın ayakkabılarını bağladığında?

İnsanların sorunu hayat amaçlarını hedef odaklı başarılarla eşleştirmesi. Ben senin başarılarınla ilgilenmiyorum, ben sadece  senin kalbinle ilgileniyorum. Kalbinden sevgiyi, nezaketi, şefkati seçerek hareket ettiğin her an hayat amacını gerçekleştiriyorsun. Daha fazlasını aramana gerek yok!’


Derken Roko ve Irma bizi başka bir meditasyona yönlendirmeye başladı. Bu meditasyonda ise bazı kutsal ruhlara bağlanıp onların bize spiritüel yolculuğumuz ile ilgili verdiği mesajları alıyorduk. Bu ruhlardan biri ise ateşi temsil eden Agni idi. Agni Sanskritçe bir kelime ve anlamı ateş demek. Agni aynı zamanda Roko ve Irma’nın ruhsal öğretmeninin spiritüel ismi. Kendisi Amerika’da Santa Fe’de yaşıyor. Meditasyon sırasında Agni’ye bağlandığımda içimden sadece ‘gel beni gör’ dediğini duydum.


Bunun üzerine seminer sonrası eve gittiğimde Agni’yi internette ararken kurduğu Işığa Giden Yol geleneğinin merkezinin websitesini gördüm. Websitesini açtığımda önüme ilk gelen sayfada Agni’nin mesajı yer alıyordu: ‘Cenneti dünyaya getiriyoruz…’ İlk meditasyon sırasında içimden geçen ifade… O an yine bildim ki yolum Agni’den geçiyordu. Hemen kendisine yazmaya karar verdim. Facebookta kendisini bulduktan sonra mesaj attım: ‘Merhaba Agni! Nasılsın? Ben Didem. Istanbul’da Roko ve Irma ile Işığa Giden Yol seminerini bugün tamamladım. Eğer doğru zaman ise ve beni kabul edersen seni Santa Fe’de ziyaret etmek isterim.’ Ertesi gün mesajıma geri döndü: ‘Santa Fe’de görüşürüz.’

Böylece yolum Agni’ye geldi. 


Urala


Comments


bottom of page